TACİZE CEZA İSTEYEN TEŞHİRCİLER

Yılbaşı akşamı Taksim’deki görüntülerde sizi en fazla dehşete düşüren şey neydi?
Sadece Türkiye’de olan bir şey değil ya da sadece yılbaşında, sadece taksimde gördüğümüz, görebileceğimiz… Bu tür tacizler dünyanın her tarafında yaşanıyor. Maalesef, böyle bir şey var ve bunun açıklaması da mutlaka vardır…
Yaşanmayan şey bundan daha kötü olanı. Teşhircilik…
Şu meşhur fotoğrafın hikâyesini hatırlıyorsunuzdur.
Çocuk emekleyerek 1 km ötedeki birleşmiş milletler kampına gitmeye çalışıyor. Ya da aslında hiç gidemeyecek, bir kurtarıcı bekliyor. Zira arkasındaki akbaba da çocuğun ölmesini bekliyor. Fotoğrafı çeken Kevin Cartner fotoğrafı çeker çekmez oradan ayrılıyor ve çocuğa ne olduğunu kimse bilmiyor (aslında ne olduğunu herkes tahmin ediyor ama nezaketen “bilmiyor” deniliyor). Fotoğrafçı 3 ay sonra depresyona giriyor ve intihar ediyor.
Yılbaşına ait görüntüleri izlediğimde ilk aklıma gelen bu hikâye oldu. Bir akbaba sürüsü orada kızlara saldırıyor ama kameralar ve fotoğraf makineleri, en iyi görüntüyü, en sıkı pozu alma telaşında. Ve muhtemelen çekmeleri gereken “haberi” çektikten sonra hızla oradan uzaklaşacaklar. Tıpkı Cartner gibi…
Bu sadece asıl hikâyenin birinci kısmı। Günlerce bu görüntüler haber saatlerinde verilecek. Tekrar tekrar. Kare kare… Bir televizyoncunun dediği gibi, “Azzz sonra”larla… Üstelik mağdurların yüzlerini gizlemeden…

Gazetelerin de teşhircilik konusunda televizyonlardan geri kalır bir tarafı yoktu. Özellikle Hürriyet’in internet sayfasındaki bir link başlığı ipin ucunun ne kadar kaçırıldığını anlatır gibiydi: “UTANDIRAN FOTOĞRAFLAR İCİN TIKLAYIN…”
Orada, tacize uğrayanlara yardım etmek yerine bir iki değil, 32 tane fotoğraf çekenler için hakikaten utanılacak bir durum sayın seyirciler।

Eczacı kendine sığınan kızları korumak için büyük gayret sarf etmiş ve polisi aramış. Aradıktan üç dakika sonra polisler gelmiş. Yani bizim haberciler haberlerini korumuşlar ama mağdurlar için polisi dahi aramamışlar. “30 kişi kadardı” diyor eczacı. Akşam Gazetesi elli kişi olarak vermişti haberi. Bu rakam Sabah’ı kesmemiş olacak ki o da 100 kişi diye geçti.
Şimdi burada güzel bir soru sormak lazım; aynı havayı bile teneffüs etmekten utanç duyduğumuz bu sapıklara verilen cezayı beğenmeyen –ki haklılar o başka- ve bunu manşet yapan basın, kendi teşhirciliği, vurdumduymazlığı, işgüzarlığı için nasıl bir ceza düşünüyordur acaba?


Ya da düşünüyor mu?


Hilmi İSİLİ

www.dorduncukuvvetmedya.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder