Bu şehrin akşamları sana benzer

Bu şehrin akşamları sana benzer
Bitmeyen uzun ve soğuk hatırlarda
Tüm sevdaları öldürmüş gibi sessiz
Her şeyi yüreğine gömmüş gibi tenha
Bu şehrin akşamları sana benzer
Karanlık aynalarda

Bu şehrin akşamları sana benzer
Bir şarkı bahane arar sevdayı örmeye
Kendi için çalar radyo mahur besteleri
Sen hangi sevdaya kanat germiş dut ağacısın
Altında üşür ölümü bekleyen aşklara
Bu şehrin akşamları sana benzer
Yıldızların altında

Bu şehrin akşamları sana benzer
Ve bir masada başlar duygular yeşermeye
Saat onikiyi sabır geçer, biri görmek için
Beyaz  bir lale kırmızı karanfili severdi ölmese
Ya da beklemek zor gelmese yarısı soğumuş çaya
Bu şehrin akşamları sana benzer
Merhabasında saklanır veda

Bu şehrin akşamları sana benzer
Pencerenin soğuk tarafında zordur sabah
Uzaklaşır ayak sesleri vedaya basa basa
Kendi suretini görmekten korkar her acı
Yeniden döndüğünde, kucak açmış yaralara
Bu şehrin akşamları sana benzer
Acımaz gözündeki yaşlara





Ben senin yerine de üzüldüm.

Zaman geçip gider usulca bir gölge gibi
Yıllar eskitir günleri, ayları; sonra kendini
Dün var olanın bugün esamesi yok
Bugün yoksa yarın istemediğin kadar çok
Seni sevmek, sırtlamaktır dünü, bugünü, yarını
Sevince de zaman geçip gider bir gölge gibi

Geride kalanlar önünü aydınlatır görenin
İki cümle elimde, biri bıçak kadar keskin
Söyleyemediklerimi taşıyamam yüküm ağır
Gözlerime baksan anlarsın, erir o manasız kahır
Her kalpte ayrı bir hükmü var sevda denen törenin
En karanlık hatıra ruhunu aydınlatır sevenin.

Sen üzülme artık, ben dağlar kadar üzüldüm
Ağlama ben yitip gitmiş bir ağıt kadar öldüm.
Bir ekmeğin kokusunda gizlenir en güzel aşklar
Ya da bazen kendini bir bardak çayda saklar
Bekle, dinle ve sabret, sevda bir kördüğüm

Sen üzülme artık, ben senin yerine de üzüldüm.