Ahmet Hakan'ı Anlayamama Klavuzu 1. Cilt

Sevin ya da sevmeyin, hayran olun ya da nefret edin, olmadı önce nefret edin sonra sevin ve birlikte köylerde pardon koylarda saklambaç oynayın, ama şunu kabul edin ki Ahmet Hakan Coşkun (Bundan sonra “Ahmet Hakan” olarak geçecektir.) farklılığını ilginç kılabilmiş bir kişilik, Türk köşelecilik endüstrisinden iletişim fakültelerine pas edilmiş harika bir muz orta, tez konusu olmaya aday bir vakadır.

Tabi insan bunları yazarken biraz içi acışıyor. Nerde o mazinin kah iskelesinde başı önde mütevazi mütevazi dolaşan kah sancağının dibinde ufuklara bakarak poz veren  cool  ve de daha dingin Ahmet Hakan;  nerde Twitter’ın  derin sularının sarhoşluğunda kendini kaybetmiş twitlemelere doyamayan, malzeme çıksın diye o bar senin bu Alaçatı benim, o tekne Gani Müjdenin - ona binemeyiz-, olmadı gidelim Cenk Eren’i izleyelim, yeni aşklara da yelken açalım  - Gani Abi çok inatçı çıktı, Ece’yi arayalım- modundaki Kendi Magazinini Kendin Yap-Sat AŞ. ceosu  hiperazzi Ahmet Hakan. Cümle uzamaktan kopacak nerdeyse.
Ben genel görüşün aksine Ahmet Hakan’ın (ki bundan gayrı “ahmethc” olarak geçecektir.) muhafazakâr sağdan sola yapmış olduğu keskin manevranın sonucunda bu hale geldiğine katılmıyorum. Zira öncelikle bizdeki sol anlayış orijinal solun korsan yazılımı bile sayılmaz. Sonra,  çekirdekten yetişmiş Muhafazakarların dini vecibelerini terk etmesi her zaman ahmethc etkisi yapmıyor, yolunu şaşırmış bünyelerde. Kaldı ki ahmethc solculuğuyla değil soluk soluğa o gündemden bu gündeme zıplamasıyla meşhur bir medya kan-gurusudur. Ve kesesinde daima Twitter’daki yoldaşlarına en lezizinden bir makbule, olmadı bir melemen çıkartabilecek malzemeye sahiptir.

Allah var Twitter’ın hakkını fazlasıyla veren ünlülerdendir kendisi. ahmethc’ın olmadığı bir Twitter çaysız yenen simit gibidir. Yokluğunda bir şekilde idare edersiniz ama varlığı ayrı bir keyif katar.
Aslında Twitter ’da ahmethc’ı (bilahare AHC olarak geçecektir.) popüler yapan şey “seni Allah kahretmesin” yaklaşımıdır.  Onu takip edenlerin ve yazdıklarına cevap verenlerin yarıdan fazlası ondan hazzetmeyenlerden oluşuyor olması bir paradoks değildir. Aksine tam da insan doğasına uygun bir durumdur. Zira insan sevmediği şeyi söylemeyi sever.
Bunun yanında onun takipçi kitlesi geçenlerde silikonlarını gösteren zanaat erbabından biraz farklılık arz ediyor. Genel olarak daha entelektüel diyelim, boşlukları siz doldurun. İşte belki de sırf bu yüzden biraz hiperaktif biraz da mazoşist bir yapıya sahip olan yazarı sosyal medyada enteresan twitler atmaya zorlayan neden de bu kitle olabilir mi?
“Öz sürgününde garipsin, öz tatilinde parya.”  diye yazan ya da bir tivitinizi “sığ mı, derin mi, boy versek gelir mi?” diye saatlerce tartışan bir takipçi kitlesini sıradan mevzularla tutabilir misiniz? Tabi burada sıradan olmamaktan kastımız ilginçlik. Yoksa kimse ondan ne Serdar Kuzuoğlu gibi yeni haberler ne de Emre Uslu gibi derin analizler ve komplo teorileri bekliyor.
Yoksa AHC takipçilerine pek de bir artı kazandırmıyor. Eğleniyor, eğlendiriyor, tartışıyor; dertleniyor yazıyor, sinirleniyor yazıyor, arada başı derde giriyor, bazen  “hadi uyuyalım” diyerek bir anne kan-guru şefkatiyle followlarının üzerini örtüyor, ama olmuyor uyku tutmadı deyip tekrar başlıyor yazmaya.

Görünen o ki Twitter Ahmet Hakan için vazgeçilemez bir alan olup çıkmış. Yoksa bazen öyle tepkiler alıyor ki her insanın ha deyince sindireceği ve kaldığı yerden devam edebileceği bir durum değil.
 Yazıma AHC (mütemadiyen “O” diye geçecektir) tarzı cümlelerle nihayet vermek istiyorum sevgili okur.
O sadist olmayı beceremeyen bir mazoşisttir.
O kaybettiği dinginliği coşkuda arayan bir hiperaktiftir.
O acemi magazinlemeleriyle magazine gündem olandır.
O alkışı da, ihaneti de aynı minval üzerine dizendir.                 
O kapalı genç kızların Retweetcisi, akıncıdan bozma şövalyesidir.
O kara mizahı da fıtık edecek ayarsızlıkta kara mizahçıdır.
O Twit yazmaktan tatilde yorulan yegâne insandır.
O ne etmişse bu post modern zamanlarda kendine etmiştir.

1 yorum: