Süper bir görüşme değil mi, harika bir diyalog, müthiş bir
empati, cüppelerden taşan bir sempati, tarihi bir gün, dönüm noktası vs. vs.
vs. Tabii bu Ortodoksların penceresine çıkıp baktığınızda böyle. Müslümanların mihrabından baktığınızda
"İnneddîne indallâhil İslâm” ayetinin neden hutbelerden kaldırıldığına
dair soru işaretlerinin de cevabı gibi.
Oysa sayın sevgili çok değerli Diyanet İşleri Başkanı (DİB)
Mehmet Görmez Kazakistanlardan dünyaya haykırıyordu gür sesiyle: ''Dinler arası
diyalog olmaz efem. İki farklı dinden din adamı oturup çevre ile ilgili,
savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, Avrupa kupası maçlarını tartışabilir,
ne olacak bu memleketin hali azizim, azizim demişken ne olacak bu Aziz Yıldırım’ın
hali azizim diyebilir, adada mangal yapabilir, halı saha maçına gidebilir,
boğazda çayla simit yiyebilir, bu diyalogdur. Ancak dinler arası diyalog
olmaz”, gibi fetvaalamalar yapıyordu.
DİB Mehmet Görmez,
Fener Rum Patriği Bartholomeos'u ziyaretinde ne dedi; “Ruhban okulu açılmalı”
dedi. Ruhban okulu nedir; Ortodoks din adamı yetiştiren bir okuldur, su
ürünleri fakültesi değil. . . Yani Görmez dünya işlerini konuşmadı, bildiğin
Ortodokslara koltuk çıktı, destek verdi, yanlarında olduğu gösterdi, tespih
değişti, öpüştü, koklaştı, diyalogun tüm gereklerini yerine getirdi.
Çark etmek kelimesi ne kadar da itici bir kelimeymiş
öğrendik. Neymiş; öyle paçaları sıvamadan küçük abdest bozulmazmış, üzerine
necaset sıçrar sonra namazın ifsat olurmuş. Çark ettirirlermiş adamı, geri adım
attırtırlar, tükürdüğünü yalatırlar ve sonra seni hoşgörü kelebeği olarak
yollarlarmış Patriğin ayağına. Bir anda dinler arası diyalogun baş aktörü
oluverirmişsin.
Şimdi sen DİB Olarak Ayasofya açılsın diye iki kelam
edememişsin, Ortodoksların Ruhban Okulu için önayak oluyorsun. Bartholomeos’un
yıllarca verdiği mücadelenin son golüsününüz sevgili Görmez. Tereyağından kıl
çeker gibi aldı istediğini. Buradaki
tereyağı da siz oluyorsunuz hatırlatayım. İktidar sizi ekmeğe sürüp yedi
afiyetle. Şimdi kimse AKP’ye ne yaptınız siz diyemez. İhale size kaldı, hadi
geçmiş olsun.
Diyanet İşleri Başkanı olarak camilerinde koskoca yaz boyu
çocuklara 10 sayfa Kuran-ı kerim okutamamışken, cemaate secdede ayaklarını
kaldırmanın namazı bozacağını söyleyememişken, namaz kılanın önünden geçmenin
günah olduğu konusunda bile cemaati uyarmamışken, cami cemaatinin %50’sinden
fazlasının dini altyapısında senin imamlarından/vaizlerinden/hocalarından çok
cemaatlerin katkısı varsa, yani sen kendi cemaatine hala doğru düzgün bir
şeyler öğretemezken “Aman Ortodokslar din hocasından mahrum kalmasın” diye
çabalamanın alemi ne?
Müslümanlara katkı sağlayamıyorum bari Ortodokslar için bir
şeyler yapayım çabası mıdır bu koşa koşa gittiğin misyon?
İlla ki biri bu diyalogu gerçekleştirecekse, bırak kavramın
aksiyon şefi Amerika’dan gelip yapsın o işi. Ki tecrübelidir, karşılığında
Atina’da bir camii olmadı bir cemaat okulu sözü bile alır. Belli mi olur
bakarsın seneye Türkçe olimpiyatlarında Yunanlı bir çocuk “ Çayeli'nden öteye
gidelum yali yali.” diye türkü bile patlatabilir, kim bilir.
Diyelim ki mutlaka bir yer açılsın diye içinde büyüdükçe
büyüyen bir istek ve coşku var ve sen buna gem vuramıyorsun, o zaman
karşında AYASOFYA mahzun mahzun bekliyor, Ayasofya’nın açılmasına önayak ol. Ol
da makamının insanı mısın daha yukarıdaki makamların insanı mısın, Diyanet
İşleri Başkanı mısın, Diyalog İşleri Başkanı mısın anlayalım, Sevgili Mehmet
görmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder