![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKzuDj2-2fvYbJGCAgkUXKRVHDnmdvQKMYDUyHHEIFN0_2thUwdeNvF74ATtlDODtDBZ6Be8B0FfcsLjkWJjYhK_VfoRrxIGTfBL5lC0zz6Cqs5wmYZLUR1cB-eFYzj6ZAJav9jOE1u1E/s200/gunluk-kisisel-gazete.jpg)
Artık yerel habercilik ismi gibi
yerlerde sürünüyor. Ölmüyor da. Şırıngayla, serumla ayakta duruyor. Bazıları devletten aldığı ilanlarla günü
kurtarırken bazıları da o gruba, bu ticari işletmeye, şu partiye, berideki
belediyeye, ötedeki iş adamına yaslanarak, sığınarak, tutunarak hayatını devam
ettiriyor.
Geçen gün bir İnternet sitesi,
sanırım Şebinkarahisar’ın yerel gazetesiydi. İşte orada yazan bir köşe yazarı,
“Zordur yerel basında ayakta durabilmek” şeklinde dert yanmış.
Yerel gazete çıkarmak da ayakta
kalabilmek de kolaydır aslında. Tamam,
bir takım zorlukları vardır ama siz ayakta kalmak için nereye tutunmanız
gerektiğini bilemezseniz; sendelersiniz, düşersiniz ya da biri sizi düşmekten
kurtarır ama bu ayakta kalmaktan daha iyi değildir. Siyasiler ve güç merkezleri
sizi öyle bir yönetir ki ne
yükselirsiniz ne de düşersiniz.
Birilerinin oyuncağı, borazancıbaşı olursunuz, sonra da utanmadan biz
vatandaşın sesiyiz diye caka satarsınız.
Sonra, berbat bir üslubunuz
vardır. Kullandığınız kelime sayısı bile iki yüzü geçmez. Bir haber nasıl yapılır, habere nasıl
başlanır, nasıl bitirilir, neresi vurgulanır, başlığı nasıl atılır, hepsinden
bihabersinizdir.
Köşe yazarlarınız “Sevgili
Okurlarım” diye başlar yazıya, -sanırsın sevgilisine aşk mektubu yollar-, bir
tek gazetenin kenarında yanık izi eksiktir.
Köşesinde şehrin sorunlarından ya da gelişmelerinden –diyelim-
bahsetmez, bahsederse de ya bir siyasinin, bir yöneticinin ya da bir iş adamının
şakşakçılığını yapar –sayın başkanımız ultra süper görüşlerini açıkladı- , olmadı dağlardaki
çiçekten böcekten bahseder. At kadar at gözlüğü takarlar, asıl yazılması
gerekeni görmez görürse de yazamaz. Oturduğu yerden Başbakan'a laf söyler mesela
ama Başbakan'ın atadığı şehrinin yanlış yapan herhangi bir kurum müdürüne bile
iki kelime edemez. Dış politikaya bile
el atar vatan kurtarır ama şehrin altyapı sorununa kalem oynatamaz.
Yazarları öyle de muhabirleri
farklı mı peki? Şehrin her yerinden haber fışkırır ama hiçbiri görülmez. Varsa
yoksa siyasi demeçler, açılışlar, kutlamalar, parti programları, zengin çocuklarının
düğünü başkanın gezi günlükleri. Olmazsa olmazlarıdır. “Bir gün bir yerel
gazetede siyasi kimliğe sahip hiç kimseyi göremezseniz, o gün yerel basın
kurtulmuş demektir” desem iddialı bir cümle sayılmaz. Hayır, siyasileri
gazetelerde görmekten rahatsızlık duymuyorum, olmalı da ona da sözüm yok;
söylemek istediğim haber değeri olmayan şeylerin de çok mühim habermiş gibi
servis edilmesi. Belediye başkanı hapşırsa “başkanım çok yaşa” diye yazacak
olan gazeteler var mesela.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQLK30Qrwhjjol347pAEZcWICWQKNN8vS5NJ7SX1-joEmKDO4Itocqd3Oxy8NeewJSEaFJTHBO-RowXTVyzTvMgdk0pMW3E5bE0zgkRSSJBI9BNTivReC1epP5UneIm6Z_hzADOS-1tiU/s1600/images.jpg)
Dediğim gibi; aslında haber çok,
yazabilene. Mesela çık bir caddeye sırayla esnafı vatandaşı dinle günü
kurtaracak haberleri yarım saatte bulabilirsin. Nereden mi biliyorum?
Şöyle ifade edeyim; şehri yönetenler – valisi, kaymakamı,
belediye başkanı vs.- bir günden bir güne sabah işine gitmeden önce buralarda
halkla konuşup derdini dinlemiyorlar, bu yüzden de vatandaşların dertlerinden
bihaberler. Sen çık dinle ve bunları yaz.
İşte o zaman gerçekten halkın sesi olabilirsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder