Aydın Dadı Değildir.


Aziz  Nesin’i severim diyeceğim ama –popülizme el sallamanın, ısrarla mantion atmanın, pokelemenin alemi yok- şu cümleyi kurmuş bir kişinin nesini seveyim: “Bir gün bu memleketin yanağına öpücük, başucuna da bir not bırakıp gideceğim:  Notta şunlar yazılı olacak. Öyle güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım!”

Nesine tav olmuştur da başka ideolojilerin ülkesine kaçak işçi gibi, mülteci gibi, çürümeye yüz tutmuş, su almaya başlamış, batmak üzere olan bir fikrin yük gemisinin kokuşmuş ambarında kaçmak ister bir aydın. İnandığı için kalıp mücadele etmenin aydın olmanın ta kendisi olduğunun mu farkında değildir, öyle bir aydın olamadığı için mi bırakıp kaçmak istemektedir?
Madem ülkede herkes üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumakta –ya da uyutulmakta- o zaman aydınların onları uyandırma sırası gelmemiş midir?
Tam da ülke karanlığa doğru giderken yani öyleyse, öyle düşünülüyorsa, bir aydının görevi ışığıyla o karanlığı yırtıp atmak değil midir? 
Sorular, sorular, sorular. . .
Kaçmak korkaklara yakışır aydınlara değil. . .
Aydın dadı değildir ki uyuyan halkına ninni söyleyip yanağına öpücük kondurup parmaklarının ucuna basarak oradan sıvışsın.
Diyerek bir virgül atıp devam ediyorum.
Aziz Nesin holiganlarının sosyal medyada  “Büyük usta ne kadar güzel düşünüp, ne kadar güzel söylemiş.” falan diyerek sözü ha bire paylaşmaları da ayrı bir zurna tıkanması.  Ki halkını kara mizahın figüranı yapacak kadar mizahtan da anlamayan bir aydına da ancak popusu artsın diye sözünü iki saniye kadar bile düşünmeden ha bire sağa sola savuran bir güruh yakışır. Bildiğin yakışır yani. Kınamamak lazım. Uyarmamak değil.
Aydınlığınız bol olsun sevgili okur.
NOT: Eee n’apalım, bazılarının keyfini kaçırmak ve uyuşukluğunu almak da benim işim. Birilerinin yarasını kaşımayacaksak, yalpalayan kağnı tekerine tekme atıp düzeltmeyeceksek yazmanın da bir alemi yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder