“Din” konusu İktidar partisi için CHP’nin ağzına sürmekle
tehdit ettiği biber, “keserim hee” dediği bahçeye kaçmış plastik top, olmadı
Demokles’ ten ödünç aldığı kılıçtı. Başbakan her fırsatta bu kılıcı ana
muhalefet partinsin başının üzerinde sallamaktan çekinmedi. CHP ise ne yârin kara kaşından kara gözünden
geçti ne de serden, ne geçmişiyle hesaplaşabildi ne de bu konuda kendisini
sağlam temellerle savundu.
“Ayasofya ibadete açılsın” parantezi, işte tam da şimdi CHP
ile AKP arasındaki din eksenli siyaset tartışmasının kırılma noktası olabilecek
potansiyele sahip bir konu bu yüzden.
Sinan Aygün’ün STV Haber canlı yayınında söylediği “Camiler
üzerinden siyaset yapmak yanlış, Sayın Başbakan’a sesleniyorum samimiyse
Ayasofya’yı ibadete açsın gidip eline öpeceğim” cümlesi ile konu tamamen farklı
bir boyut kazandı. Hayır, Sinan Aygün başbakana yaşlı imasında bulunmadı, “
Ayasofya ibadete açılsın, başbakanın ardında namaz kılacağım” derken de ‘ben sana imam Hatipli olamazsın
demedim imam olamazsın dedim’ demeye de getirmedi sözü.
“AKP Ayasofya’yı a-ça-maz” diyordu tam da.
Başbakan ‘CHP camileri kapattı’ derken de samimi değil,
pragmatist siyaset yapıyor demeye getirmiyordu, doğrudan evet, pragmatist
siyaset yapıyorlar diyordu.
Sinan Aygün’ü seversiniz ya da sevmezsiniz ama hakkını vermek
gerekir ki -her ne kadar CHP adına konuşmadığını söylese de- Ayasofya konusundaki sözleri son zamanlarda
partide göremediğimiz “akıllı siyasetin ya da muhalefetin” ta kendisi
diyebiliriz.
Zira Ayasofya AKP’nin
yumuşak karnıdır, üzerinde oturduğu daldır, aksayan ayağı, bir küçük taşın
değmesini bekleyen aşık kemiğidir.
Dilerse büyük bir halk desteğiyle Ayasofya’yı ibadete açabilmeye
muktedirdir iktidar. Cami olmak ise
Ayasofya’nın kaderidir. Ayasofya mutlaka bir gün cami olacaktır.
Amaaa…..
Ama işte ortada duran, at ölüsü kadar ağır, at gibi kokan,
burunları sızlatan bir gerçek vardır.
İktidar, bunu yapabileceği hususunda hiç de olumlu bir imaja
sahip değildir.
Zira iktidar her ne kadar muhafazakâr kimliği ile övünürse
övünsün, kendine takdirnameler çerçeveletsin, başbakan Mevlana’dan, Yunus
Emre’den yetmediği yerde Pir Sultan Abdal’dan sözler okusun şiir gibi,
cumalarda bayramlarda camilerde pozlar verilsin endam endam boy boy; konu icraata geldiğinde elle tutulur bir
sonuç görmek mümkün değil.
Aksine menfi doneler var elimizde. Kapatılan kuran kursları,
yıkılan, elektriği kesilen camiler ve yerine yapılan AVM gibi. . .
“Cami mi, kur’an kursusu mu? Ne bu irtica bilader?” deyip
yıkmıyorlar da, siz kaçak yapısınız, sizin bina sağlam değil, sizin borcunuz
var gibi daha teknik sebeplerle sessiz sedasız yapılıyor bunlar üstelik.
İşte bu yüzden Ayasofya iktidar partisi için tam bir sırat
köprüsü, samimiyet testi, mihenk taşı. AKP açık açık bu dine hizmet edebilir mi
sorusu hala zihin salıncağımızda sallanıp duruyor bu yüzden. Bu yüzden
“Ayasofya ibadete açılır mı?” sorusu kuşku kadar belirsiz, ve umutsuz bir soru
bu iktidarın zamanlarında.
Halep ordaysa orada kalsın, bırak Suriye iç meselesini, sen
gel bak burada arşın, gezelim Ayasofya’yı kılalım namazımızı konulu kompozisyon
ödevi sonrası işte hendek işte deve şarkısını Rahmetli Barış Manço’dan
dinleyebiliriz. Seçim şarkısı olarak.
Yani CHP bilerek ya da bilmeyerek rüzgarın yönünü değiştirdi, sağ açıkta
boşluğu yakaladı, hücuma o kanattan devam edebilir ya da AKP’nin aşık kemiğine
taşı atabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder