Gamzelerini de Yanına Al

Uzun olacaktı gece…
Bir demlik çay kadar siyah ve bir paket sigara kadar yalan aynı zamanda.
Gece soğuk geçecek diyor meteoroloji.
Onlar geceden ne anlar. Gece yüreğimi yakıp geçecek.
Yalnızlığın şarkısı uzaktan usul usul duyulurken hüznü de önüne katıp gelir çaresizlik kılıklı pişmanlıklar. Birisi çaya döker içini diğeri sigaraya sarar bedenini.
“Ben de unuturum” u söyler radyo. Ben unutamam.
Unutmak nasıl bişeydir gözlerini, ruhumun sözlüklerine bakarım bulamam anlamını. Gidişin de anlamsızdı zaten deyip vazgeçerim anlam arama ritüellerinden.
Zira sorular geceleri yalnız dolaşmazlar.
“Herkes uykudayken ben neden patlak gözlerle bir çay bardağına bakıyorum” olur sol yanım. “Sebepsiz gidişlerin de bir sebebi olmalı, sebep ben değilsem ne” gelir çöker bir köşeye. “Gittiğinde kalbim ağrıyordu şimdi neden ciğerlerim ağrıyor, verem bir sevda hastalığımıdır” kendini tanıtır girerken kapıdan.
Teker teker gelir sorular birden çullanırlar üstüme. Gamzelerine saklanırım. Gülüşün aklıma gelir dağılır sorular. Bir fotoğraf yollamışsın bana, gamzelerin yok orda. Ben nereye sığınırım artık. Kaç yalan bir gamze eder ruhsuzluğunun azabında. Sensiz iyiydik biz. Sensiz gamzelerin vardı. Şimdi dönmek neden. Sorsam bir sebebin yoktur yüreğime teslim mantığımın pek bi hassas kantarında.
Gidişini kabullenmişken ve alışmışken ve inanmışken varolmadığın yalanına, içinden sen olan kaç gerçek değiştirir?
Beni kendi halime bırak. Öldün de mezarına çiçek mi koydum, ardından ağladım mı, karalar mı gidim, gitmek istediğinde sorduğum soruların cevabını bile alamamışken geldiğinde sorgusuz sualsiz kabullenirim mi sanırsın? Mülteci kampına benzer bir hali mi var bu yüreğin?
Her şey bıraktığın yerde değil. Kaç fil suratlı sualler dolaştı gittiğinden beri zücaciye dükkanımda bilir misin?
Can parçalarımı toparlamaya benim mecalim yok. Senin ise ellerini keser bu yürek.
Sen dokunma bana. Bırak böyle kalayım.
Sen de öyle kal.
Gamzelerini de yanına al.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder