İstifalara Soft Bir Bakış


Nerede okudum bilmiyorum ama “Son yılların en sıcak günü” diye uyarmış meteorolojideki abiler/ablalar. (Tam da istifa edip bir yaylada emekliliğin tadını serin serin çıkaracak zaman.)
Eskiden biz çok beğenirdik, “Meteorolojiden alınan hava tahminlerine göre. . .”  diye başlayan TRT’nin hava durumu sunumlarını. Ve haliyle inanırdık da. Sonra bir gün o meşhur abi çıkıp “Donsuz günler dilerim” deyiverdi soğuk bir kış günü. Donduk kaldık ekranın başında sayın seyirciler olarak. Sonra bir daha görmedik onu ekranlarda. İstifa etti diyen oldu, emekliye ayrıldı diyen de. . .
Kendi mi istifa etti yoksa kurum sen artık dinlen falan mı dedi bilmiyorum ama bazı durumlarda ufak bir hata tüm doğruları götürebiliyor.  İnsanlar başarısız olduğunda ya da skandal boyutunda hatalar yaptığında, onurlu bir davranış sergileyerek o görevi bırakıyor. Tabi istifalar bazen bir tepki olarak da karşımıza çıkıyor.
Her iki durumda da İstifa vaka olarak önem arz edebilir ama çalışma hayatında var olan, olagelen, olduğunda dünyanın sonu gelmeyen sıradan bir kavramdır.
Sorun ülkemizde istifa müessesesinin pek işlemeyişinde ve biraz da farklı algılanışında yatıyor galiba.
Öncelikle istifa etmek, onurlu bir davranıştan ziyade “ulan ne halt etti de istifa etmek zorunda kaldı Allah bilir” imajını hala korumakta.  Zira Türk siyasi tarihinin son 80 yılında bu ülkenin altını oyanlar, hamuduyla götürenler, arsızlar, yüzsüzler; tüm yolsuzluklara rağmen koltuğuna zamkla yapışmış gibi kalmış,  istifa etmeyi aklının ucundan bile geçirmemiş. Diyelim.
Biri istifa ettiğinde ise arkasında büyük bir baskı olduğunu gördük nadir örneklerde.
Peki, neden istifa etmek bu kadar zor Türkiye sınırları içerisinde?
Başka ülkelerde istifa müessesinin tıkır tıkır işlediğini görürken bizde bunun olmaması bizim onlardan daha az onurlu olduğumuz  anlamına gelmiyor elbet.  
Bu tartışılabilir bir durum ama belli makam ya da mevkilere gelen/getirilen ve sonra da bir takım yolsuzluklara, skandallara karışan “kişilerin” o skandal patladıktan sonra oraya gelmelerini sağlayan güçler/kişiler tarafından  “Daha işin bitmedi, diyetini ödemeden nereye gidiyorsun?” tehdidiyle istese de istifa edemediklerini düşünüyorum.
Bu yorumdan sonra Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının istifalarını “Adamların emekliliği zaten gelmiş bu saatten sonra istifa etseler de her türlü giderleri var” demeye getirdiğimi düşünmenizi istemem ey sevgili okur,  bu bulanık görüntüsünden derin olduğu sanılan sığ sularda.
Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarında istifanın bir tepki istifası olduğunu anlıyoruz. Kurum içerisinde bu olabilir gayet normal.  İşi, kendisini en kötüye hazırlamak olan bir kurumda 4 subayın istifası bir zaaf oluşturmaz.
Fakat Türkiye gibi istifa etmenin zor olduğu bir ülkede böyle pat diye Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının istifa etmesi akla haliyle başka sorular getiriyor.
Madem istifa etmek bu kadar kolaydı, terörle mücadelede onca şehit verilirken ve 30 yılda adam akıllı bir sonuç alınamamışken hangi büyük büyük nedenden hiçbir sorumlu subay istifa etmedi.  En son 13 şehidin verildiği hain saldırıdaki zaaftan sorumlu olanlar neden istifa etmedi de görevden alınmalarını beklediler.
Ya da bu istifa kararı neden 13 asker  şehit olduğu için değil de diğer subaylar hapiste diye alındı.
Şimdi başından beri istifa diyoruz ama aslında istifa falan da etmediler, bildiğimiz emekli olacak bu paşalar. Sonra Cherokee ciplere binip paşa paşa orduevlerinin en güzel nimetlerinden yararlanacaklar. Gittikleri yerde günler öncesinden hazırlıklar yapılacak, orduevlerinin genelde geceliği tek haneli rakamlarla ifade edilebilecek fiyatlarla tutulan süit odalarında kalıp emekliliğin keyfini sürecekler.
Şimdi bu generallerin istifası pardon emekli olmaları TSK’yı zaafa sürükler mi?
Bence sürükler.
Bu mevsimde Ordu evlerinde ya da Sosyal Tesislerde boş süit oda bulmayı siz kolay bir şey mi zannediyorsunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder